Despotizm Uygarlığa Ne Katmıştır?
Doğu Dünya Tinine ne verecektir? Güzel Sanatlar? Ahlak? Bilim ve Felsefe?
|
|
|
|
Tarihlerinde kendilerini Marxist-Leninist ya da Maoist tanım altında toplumcu ya da ortaklaşacı devletler olarak bildirmiş ülkeler. — Sovyetlerin ve uydularının haritadan çekilmeleri henüz Despotizmin alanını küçültmüş değildir. İnsana Nazizmin verdiğinden daha fazla değer vermeyen Hint Kast Dizgesi Asya'nın genel despotik karakteri ile uyum içindedir.
Proleterya Diktatörlüğü ancak ve ancak despotik kültürde kök tutabilirdi — geçici olarak. Bu bir yandan Özgürlük Bilincinin yitici olamayacağını gösterirken, öte yandan Özgürlük Bilincini kazandığını düşünen Marxist bilincin yanılgı içinde olduğunu gösterir.
Fransa, İtalya, Latin Amerika'da Marxizmin etkili olması bu Latin kültürün özünlü despotizmine bağlıdır. Katolik Tin bütün bir Tarihinde yasa egemenliği olarak ve böylece özgür ussal istencin anlatımı olarak Devlete yeteneksiz olduğunu göstermiştir. Duyuncu kendisine ait olmayan bir kültürün yetenekli olabileceği biricik Devlet biçimi despotizmdir. |
|
Despotizm tiranlık değildir. Bir Devlet biçimi olarak, yasa egemenliğidir, ve giderek tekerkin kendisi de biçimsel olarak kendi istencini anlatan yasaların altında durur. Bu tekil bireyin gücü uyruklarının istençsizliği üzerine, özgürlük bilincinden yoksunlukları üzerine, genel olarak törel eğitimsizlikleri üzerine dayanır. Ya da, kendini tersine dönerek sevgi biçiminde gösterebilen gizil nefret üzerine, saygı biçiminde gösteren korku üzerine dayanır.
Zora dayalı despotik diktatörlük gerçek özünü uyruklarında özgürlük bilincinin doğmaya başlaması ile gösterir. O zaman şiddet açığa çıkar çünkü despotizmin dili şiddettir, özgürlüğü bilmez, ve bilmediği ise onu yok edecek olan düşmandır.
İster sol isterse sağ denilen diktatörlük biçimlerinde olsun, ideolojinin politik gücü doğmakta olan özgürlük istencinin bastırılmasına bağlıdır.
Doğuya duyulan o sevecenlik, giderek şefkat Doğuyu bilmekten değil, ama gerçekte Batıya duyulan Nefretten kaynaklanır. Despotik bilinç kendinde korkudur — ister efendi olsun ister köle. Korku ise kendinde Nefrettir, ve Nefret olarak yok etmesi gereken Düşmansız yapamaz ve eğer onu bulamıyorsa yaratır. Korku Özgürlük ile bağdaşmaz, ve Korkusuz yapamayan Despot için İstenç ve Özgürlük yabancıdır, Düşmandır. Despot Özgür İstençte bütünüyle haklı olarak yokoluşun gözdağını görür. — ‘Doğu' teriminin altında yatan şey yön ile, coğrafya ile ilgisiz engin bir despotik bilinç alanıdır — henüz Özgürlük ile, varoluşun anlamı, değeri, güzelliği ile, henüz gerçek Kendisi ile, olabileceği Kendisi ile tanışmamış, eskimiş bir insanlık alanı. Eğer Özgürlük Ahlak için, Erdem için saltık koşul ise, Duyunç ile bir ise, eğer ancak özgür bir insanın Ahlakı ve Erdemi onun kendisinin olabilir ve ancak bu özgürlük içinde büyüyebilirse, eğer kölelerin salt köle oldukları, istençsiz oldukları için Ahlak ve Erdemleri olamazsa, o zaman Özgürlük Kavramının insan bilincine ve varoluşuna nerede ulaştığı sorulmalıdır: Çin'de mi? Hindistan'da mı? |
Eğer Batı tüm Özgürlüğüne karşın, Demokrasinin, Yasa Egemenliğinin ve İnsan Haklarının bilincine karşın henüz moral ve törel gerilik içindeyse, ahlakın ve törelliğin koşulu olan Özgürlüğe henüz bütünüyle yabancı olan Doğunun durumunun ne olabileceğini yalın bir karşılaştırma ile çıkarabiliriz. Görüngü kendini gizleyen değil, ama sergileyen Özdür. Ve bir Kültür olarak Doğunun Özü ise Özgürlükten başka herşeydir — bir Kast dizgesi, Diktatörlükler, ve Mollalar, ve boşinanç, ve bilgisizlik, ve kölelik, ve bastırılmış güzellik, bastırılmış duyunç, bastırılmış düşünce. |
Asyatik Doğu Özgürlüğü hiçbir zaman tanımamıştır. Doğunun bildiği biricik özgürlük Despotun özgürlüğüdür. Batı ise Tarihtir, akışkanlık, değişim, gelişimdir. İnsanın kendi ussal özünde olanı orada ortaya döktüğü, böylece doğruyu eğriden , iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırdederek kendini orada tanıdığı Oluş sürecidir. Tarih ussal insana aittir, ve Tarih yapabilmek Özgürlüğe doğru özgür olmak demektir. Özgürlük sürecinin Ereğinin kendisi Özgürlüktür, çünkü süreç ancak daha şimdiden onda olanı, kendinde olduğu şeyi üretebilir. Batı evrensel Özgürlük bilincinin doğduğu yerdir. Bu demek değildir ki Özgürlük bilinci doğar doğmaz Avrupa Özgürlüğü tam içeriği ile yaşama geçirmiş, Ahlak ve Erdem birden bire tüm bireyler için bütün bir varoluşun koşulu olmuştur. Bu demektir ki, Özgürlük yoksunluğu içinde Ahlakı ve Erdemi de hiçbir zaman tanımamış olan Asya ile karşıtlık içinde, Avrupa Ahlakı, Erdemi ve Mutluluğu bu yaşamda gerçekleştirmenin yoluna girmiştir.
|
Bu Zamanın, daha tam olarak Tarihin işidir ve yüzyılları gerektirir. Batı bu süreçte kendi içindeki despot ile, kendi moral ve törel geriliği ile savaşım içindedir. Doğu ise Özgürlüğü bugün bile kavrayabilmiş değildir, ondaki kavga her durumda bir Despotun bir başka Despot ile dürtüsel kavgasından ötesi değildir. Erdemsizlerin yaptıkları Devrimlerin kendilerinin ahlaklı olamayacaklarını, yalnızca despotizmin el değiştirmesi olduklarını Dünya-Tini her zaman olduğu gibi ancak onları yaparak ve yaşayarak öğrenmektedir. Doğunun milyarları Özgürlüğü öğrenmek ve kavramak zorundadırlar çünkü buna yeteneklidirler. Doğulu Batılıdan ayrı bir tür değildir. O da homo sapienstir, aynı özsel insan doğasını taşır, ve insan olmanın değerini, anlamını, güzelliğini, mutluluğunu yaşayabilir ve yaşamalıdır. Doğu salt Avrupa tarafından küçümsendiği için küçümsenmeyi hak etmiyor değildir. İkisini de küçümseyen bir saltık küçümseme noktası, gelişimin ikisi için de Bir olan Ereği vardır. |
|
|